27 Şubat 2013 Çarşamba

Duydunuz alarmın sesini..

Alarm çalmaya başladığı zaman öyle güzel uykum geliyor ki akşamları alarm kurmaya karar verdim. Bünyemde ki "Uyanmak zorunda kalınca uyumak istemek" yönündeki direnci pozitif yönde kullanıp, akşamları alarm çalınca pavlov'un köpeği gibi şartlı refleks mışıl mışıl uykuya dalayım istiyorum. Muhtemelen işe yaramaz ama olsun hayali bile güzel. Yastığa kafanı koyuyorsun, sonra duydunuz zilin sesini uyku başlasın.

Eskiden şıp diye uyurdum, bu aralar bir şeyler oldu uykuma... Kesin nazar değdi, son dönemdeki en popüler açıklamam nazar. Bir kere her duruma uyuyor, ayrıca herkes ucundan kıyısından inanıyor. Bence nazar değdi diyince "yok hayır, sana mı? nerene nazar değecek" diyen çıkmadı hiç bugüne kadar.

Erken uyanınca da ayrı dert, bugün mesela 1saat kadar erken uyandım, o son bardak suyu içmeyecektim... Sonra rüya desem değil, kurgu desem hiç değil ama bilincim yerinde saçma sapan bir senaryo başladı zihnimde. Bir adet pırasa var, ben pırasa olmak istemiyorum diye isyan ediyor. Ama sen pırasasın pırasa olmak güzeldir diye onu ikna etmeye çalışıyoruz. Açıkcası bende pırasa olsam pırasa olmak istemem ama karşındaki insanı her türlü ikna etmeye çalışıyorsun. Insan dedim pırasaya, rüyamda konuşuyordu ondan etkilendim galiba. Sonra "sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı ?" dedi birisi, pırasa'yı ikna edemedik konu'yu değiştirelim diye düşündü sanırsam. Bunu duyunca ben bir sinirlendim, elmanın beni sevmek zorunda olup olmamasını niye tartışmamız gerekiyorki. Hem önce bir bana sorsanıza bakalım ben elma seviyormuyum gerçekten? Günde bir tane yemek gerekli diyor doktorlar yiyoruz iste arasıra, toplum baskısı yüzünden hepsi. Sonra'da kurtlu elma beni sevmelimiymiş sevmemelimiymiş. Sonra havalara girecek o da ben elma olmak istemiyorum diye tutturacak

Bir anda tartışma ortamından filmin final sahnesine geldik, çok acıklıydı. Final'de bir adet eski tiren, haydarpaşa garındayız ve herşey siyah beyaz. Anladığınız üzere bir veda sahnesi. Ben hüzünlü gözlerle yastığıma sarılıyorum, sonra onu tirene bindirip uğurluyorum. Içim burkuldu.. O güzelim yastıktan kafanı kaldır, koskoca kafanın bütün ağırlığnı incecik bir boyuna yükle.. Acımasız dünya... Fonda Nurhan Damcioglu'ndan... Ah felek zalim felek..







18 Şubat 2013 Pazartesi

O kedi bu masaya gelecek!!!!

Tam Türklere özgü anlık özgüven patlaması. Gelecekte ne olacak? Hele bir gelsin, bakarız... Kedi höt dese kedi'ye "Sen iki tırmık at da stresin gitsin diye çağırmıştım" der. Aslında özgüven iyidir, tabi aynı güvenle devam edebiliyorsan. Biz genelde millet olarak bir anda cellallenip sonra ne demiştik, neye kızmıştık, neye gülüyorduk hatırlamıyoruz. O yüzden bayramlar önemli bizde. neye küstüğümüzü hatırlamaya gerek kalmadan barışabiliyoruz.Şimdi o kedi masaya gelse ne yapacaksın? Bir kediyi ya seversin ya tırmık yersin. Hatta sevsende arada tırmıklıyorlar galiba. Bir arkadaşımın kedisi vardı, kızın kolunda zoro'nun Z sini gördüm resmen. Kedi çiftyönlü tıraşbıçağı gibi çalışmış, ona sorsan lokum aşşağı, lokum yukarı, sevgi yumağı. Tabi kedi neye sinirlendide tırmıkladı  kediye de bir sormak lazım. Bence kedi kesin haklıdır. Bir keresinde arkadaşımın köpeğin ayağına basmıştım yanlışlıkla, sadece incecik bir ses çıktı, ne bir havlama, ne bir ıssırma... Öyle mahzun mahzun bakmıştı. Kedi olsaydı affetmezdi. Öyle yanlış yapmaya gelmiyor bunlara. Gözünü karartmadıysan bulaşmamalı.

Aslında sorun ne istedigini bilememek her zamanki gibi... Eskiden ne istediğini bilme konusuna takılmıştım. 5 yıllık kalkınma planı gibi uzun vadeli planlar yapardım. 1 sene onceden uçak biletleri alır, kimseyi ihmal etmemek icin zamanımı bölerdim. Ama bazen istediğin şeyler gercekleştiği zaman beklediğin kadar mutlu olamıyorsun. O zaman "ne istediğini bilmek gerek" savımdan da vazgeçiyorum. Hayatım kendimi yalanlamakla geçecek sanırım. Kafanda kurduğun hayatdan vaz geçmeli, biraz insan kendini dinleyebilmeli, en onemliside kendi hislerine dürüst olabilmeli. Herşey gibi bu da teori'de süper. Zaten ben teorisyenim. Pratikte neye inanıyorsam inadıma tam tersini yapıyorum. Şaşı bak şaşır.

 Benimde kedim var, adı "pati" miyavlıyor, pati'sini yalıyor ki bence bir kedinin en sevimli numaralarından birisi bu. Tırmalamıyorda.. Pilini takıyorsun miyav miyav... Alerjim oldugu icin eve gerçeğini alamıyorum, Pati hediye gelmişti. Eskişeyleri pek tutmam, bir tek Pati'yi atamadım. Bazen kediler çok şirin oluyorlar benim bile şöyle bir iki mıncıklayasım geliyor da, tırmık beni bozar, canım tatlı benim, üzmem tatlı canımı...
                            pati....

9 Şubat 2013 Cumartesi

Uçak nasıl kaçırılır?

Herkesin bir uzmanlık alanı vardır, benim olayımda basit işleri Arap saçına döndürmek. Mesela bugün basit bir hedefim vardı kalkıp, valizimi alıp, taksiye binip havalimanına gelmek. Ama benim gibi bir profesyonel için bu iş çok basit. Napıyoruz olayı hemen renklendiriyoruz. Mesela uçağı kaçırsak ne kadar da hareketli bir sabah geçiririz değil mi? Ne o, havalimanına gel, hemen bin git çok banal. Banal lafını da yıllardır duymamıştım, yeni nesillere aktarılmasına vesile oldum. Karma bak iyi bişi yaptım sanki ;)

Şu sevgililer günü arifesinde gündem "50 ways to kiss your lover" olmalıyken ben yazmayı planladığım"50 ways to miss an Airplane" adlı kitabın 2.bölümünü yaşıyorum. Ama çok yaratıcıyım, mesela alarmı kurup, 2 kere kontrol edip sabah çalmamasını sağlayabiliyorum. Nasılmı? Önce telefonun alarmında sadece haftaiçleri şıkkını işaretlersiniz işe gitmek için, evet çok mantıklı. Sonra haftasonuna bir uçak bileti alırsınız, sonra uçak için alarmı kurarsınız. Buradaki anahtar alarmı iş alarmınızı değiştirmek suretiyle yani hafta içine ayarlamış olmanız ama biletinizin haftasonu olması. Ve bingo! Uçağı kaçırdınız.

Ama öyle uçak saatinden sonra uyanayım kesin kaçırmış olayım paşa paşa yeni bilet alırım demeyeceksiniz. Biyolojik saatiniz sizi tam yetişmek ve kaçırmak arasında bir saatte uyandıracak ki bir ter atın. Önce apartopar taksi durağı aranır ve tabiki taksi olmaz. Bu evrenin kasma kabullen bugün herşey ters gidecek deme şeklidir ama bir kere ter atacaksın ya hala bir umut, bir belki... Binbir telaş bir şekilde uçağın kalkmasına 20 dakika kala kontuara yetiştiniz, yapsa yapsa business yapar diyip business kontuarındaki görevliye sokağa bırakılmış kedi misali miyav miyav alın beni serenadı. Tabiki olmaz dedi kadın, keşke bir erkek olsaydı gerçekten erkekler daha insaflı. Bir VİP olamadım ki... Üstüne üstlük şirketin aldığı bilet en ucuz promosyon bileti çıktı. Gidişi kaçırımca dönüşte iptal oluyormuş. Kendime bilet alsam yakalayamayacagım promosyonu, şirket alınca yakalıyorum! Zaten benim bilet diğerlerinin yarı fiyatına olunca şüphelenmeliydim. İnsan artan parayla bi seyahat sigortası yapar en azından. Hatta senelik toplu yapar, o kadar bilet alıyoruz acentadan ama nafile. Zorda kalırsam güvenebileceğim tek silah cazgırlık. Allah'tan az buçuk tiyatro geçmişim var dönüş biletim yanarsa artık bir Parodi, bir trajedi yapıcaz ortaya bişiler. Param yok beni sınır dışı edin diye polislere arıza bile çıkarabilirim. Umarım bu hikaye bir Fransız hapishanesinde son bulmaz.

Gidişi kullanmadığım için dönüş biletimin iptal olduğunu farketmeme ihtimalleri varmış  ama bilet sistemden de düşebilirmiş. Bende anlamadım, çatşamba kopacak dananın kuyruğu. 500lira verip yeni gidiş aldım ama dönebilirmiyim bilmiyorum.

Sabah sabah 500lira Harcayınca insana bi rahatlık geliyor, lounge'da bi bardak soğuk suyum, kahvem... Ohhhh misss.... Şirkete söyleyeceğim ama promosyon bilet alan firmanın kaçan uçağa bir güzellik yapmasını beklemek saçma ama olsun, boşuna dememişler umut fakirin ekmeğidir. Belki de söylemem... Neyse dönebileyim de... Keşke THY'nin CEO'sunun dahilisini bilsem, Fransa'dan arar yurda dönmemiyorum diye ağlardım. Bir kere Turkcell'in CEO'suna mail atmıştım hemen halletmişti işimi. Ne varsa CEO lardan var, gudubet kontuar memurelerinin eline kalınca böyle oluyor.

Son haftalarda zaten üstümde bir terslik, herşey iyi giderken U dönüşü yaptım herşey birdenbire kötü gitmeye başladı. Elimdeki en bilimsel açıklama "bana nazar değdi", geçenlerde karşılaştığım mavi gözlü bu sana gelsin. Çok mutlu gözüküyorsun, neden mutlusun, baya mutlusun diye diye nazar değdirdin, nazarın etki alanı kaç km acaba? Gidicem, dönücem geçecek hepsi :)

Anafikir: 50liraya annane çalar saati vardı almamıştım. Dönünce alacağım 500+ 50 liraya. Haftaiçi haftasonu yok, kuruyorsun çalıyor

4 Şubat 2013 Pazartesi

Uyanıkmışcasına...

Bazı günler uyanamıyor insan.. Görünüşte uyanmış, hazırlanmış, işe gelmiş hatta çalışıyor bile olabilirim ama içimde uyuyan bir bölüm var. Maillerime bakıyorum hatta cevap bile yazıyorum ama gözlerimde bir perde var. Sisli sisli, puslu puslu bakıyorum, gözlerim açık ama içim uyuyor. Hatta içim sıcak ülkelerde, dar sokaklarda gezintiye çıkmış suretim burada kalmış.

Sanırım beni nergis kokusu çarptı.. Bizim plaza önünde simitçinin yanında çiçekçi duruyor. Sabah simit alırken burnuma bir nergis kokusu geldi. O zamandan beri içim çiçekli kırlarda dolaşıyor ben geldim çalışıyorum. Acaba nergis mevsimimi? Google'a yazsam hemen öğreniveririm. Sonra buraya "tamda nergis mevsimi" gibi bilgiç bilgiç cümleler yazarım ama bosverrrrrr. Bi boşveresim geldi. Bir şeyi'de bilmeyeyim. Şimdi birşey yazdım ya.. Acaba birleşikmi yazılıyordu ayrı mı? Kesin google biliyordur, türkçemde iyiydi ama.. Şu iç sesime bi bağırıcam susacak salak şey. Bıdı bıdı içten içe konuşup duruyor, hepte eleştirir. Bi kerede teşekkür et... Türkçe'yi katlediyorsun ama en azından ifade tarzın iyi de, aferim de.. Yok hep eksik bulacak. Bi denmez bir denir,  yapıcam yazılmaz yapacağım yazılır, "dahi" anlamında ki de ayrı yazılır.. Biliyorum ama bazen "dahi" anlamı var mı yok mu karar veremiyorum. Neyse Bugun seni cekemicem.. Bugun git yarın gel...

Biraz daha kendimi gaza getirirsem alıcam çantamı çıkıcam. Ne keskin nergis kokusuymuş... Çiğdem yaylası diye biryere trekking'e gitmiştim. Sisli bir hava vardı, mor çiçekler vardı, güneş vardı... Ne güzeldi... Güneş ve hafif bir esinti en sevdiğim kombinasyon. Ayder'e çıkasım, dere tepe düz gidesim var. Masal kahramanı olsaydım kesin elinde baston kaf dağını aşmaya çalışan çarıklı olurdum. Zaten külkedisi olsan ne olacak? Adam yüzünü bile hatırlamıyor, ayağın şişse bitti aşk.

cigdem yaylasi