17 Haziran 2012 Pazar

Babamı Özledim...

Ki bu benim için itiraf etmesi ve hakkında birşeyler yazması en zor konu sanırım. Babamı kaybedeli 2yıl 8 ay oldu hakkında tek bir kelime dahi yazmadım. Hatta hakkında konuşmam da.. Sanırım kabullenmemenin başka bir versiyonu bu da. Hiç bahsetmezsen ve kimse bilmezse aslında olmamıştır belki de.. Genelde olayların hep neşeli tarafından bakmaya çalışıyorum ama sevdiğin bir insanı kaybetmenin hiç de neşeli bir tarafı yok. Ölüm kadar soğuk bir şey tanımadım.. Hissettiğim, dokunduğum, gördüğüm en donuk en soğuk şey.. Bu kadar hayat doluyken bizler bu kadar donuk bir sonu haketmediğimizi düşünüyorum bazen.. Keşke buhar olup uçsak da sevdiklerimiz o cansız halimizi görmese...

Gene bir bayram tatilinde Antalya'ya gidiyordum hem de babam bana araba almıştı, aylardır arabanın resmine bakıp tatil'i bekliyorum. İstanbul'a babamla beraber arabayı kullanarak gelecektik.. Evim'e arabama aileme kavuşmanın heyecanıyla indim Antalya'ya ama ev yerine hastaneye götürdüler. Babam amelyat olacakmış ve kansermiş. Bir insanın bir tepeden bu kadar aşşağı son sürat yuvarlandığı zor görülür. Annem hastanede kaldı eve geldim babam bana not yazmış el yazısıyla arabayı nasıl kullanacağıma dair. Vitesleri falan çizmiş. Aldım anahtarı aşşağı indim. Hayatında otomatik vites görmemiş, arabayıda ehliyeti alırken kullanmış ben deneye yanıla mahallede tur atmaya başladım. Ama ağlamaktan ışıkları hüzme olarak görüyorum her yer bulanık..

Babamla beraber cesaretim, heycanım ve tüm aykırı taraflarım da gitti.. Sanırım ona yaranmak için, biraz da onun yerine yapıyormuşum tüm çılgınlıklarımı.. Uçaklardan mı atlamadım, yamaç paraşütü mü yapmadım.. Bilirdim ki babamın içi giderdi hatta paramotor alacağım diye tutturmuştu ben uçuyorum diye.. Keşke onu fethiye'de uçursaydım bir tandemle... Bir kere de ben onu cesatretlendirseydim. Babam dağları çok severdi. Ben küçükken bir hurby'miz vardı.. Antalya'nın tüm çobanları babamı tanırdı dağ'da taş'da dolaşmakdan beyaz hurby'yi görünce selamı çakarlardı. Ben'de babamın kızı üniversite'ye gelince dağcılığa başladım, aladağları anlatırdım ballandıra ballandıra dinlerdi mutlulukla. Üç ay uzakdoğu'ya gittim bir arkadaşımla sırtımıza çantaları alıp amerika ırak'a saldırmış, sars başlamış bize ne.. Annecim hep iki'ye bir mağlup izin vermek zorunda kaldı hepsine. Babam yatıştırırdı annemi'de. Biz hep aynı çetenin iki azılı üyesi hep afacanlık peşinde.. Babam gittiğinden beri ev hanımından hallice tatillerde çeşme bodrum takılıyorum sakince... Meğer hepsi babama yaranmak içinmiş ya da o heyecanla beni kimse dinlemeyecek nasılsa.. Anlatıcak kimsen olmayınca birşeyleri yapmanın anlamıda kalmıyordur belki de...

Babamı kaybettiğim ilk sene baktım ara ara babamı unutuyorum gülüyorum eğleniyorum, insanlar böcek gibi diye dolanıyordum etrafda. Atom bombası atılsa hayatta kalacak hamam böcekleri gibi. Yaşam itkimiz o kadar güçlü ki başımıza ne gelirse gelsin yaşıyoruz, üstelik gülüyoruz, eğleniyoruz, hayattan keyif alıyoruz, ölen'le ölmüyoruz ölemiyoruz. Sonra hatırlamak o kadar acı verdi ki herşeyi unutmak istedim, annem bile babamdan bahsetse kızıyordum. Sonra bir şekilde su yolunu buluyor hayat rayına giriyor. İnsanı rahatlatan tek şey sanırım sevdiğin insanın iyi gününde kötü gününde yanında olabildiğini bilmek..  Hastane de kasları güçlensin diye kendimce babamın kolunu bacağını kaldırıp pasif jimnastik yapıyorduk, yoğun bakıma girdiğinde ona saatlerce ceviz ağacımızı bizi anlatıp durdum. Durumu en ağır olmasına rağmen bir tek benim babam yoğun bakımdan çıktı. Yanındayken hiç elini bırkamadım olabilen durum içinde hep kendimizce eğlendik var olan zamanımızı iyi geçirmeye çalıştık. Babam tekrar ağırlaştığında ben istanbuldaydım, fark ettim ki gitmesi gereken birisini burada tutmaya çalışmak ona da sana da daha çok acı verir. Bir tek babam eski haline dönemeyecekse daha fazla acı çekmesin diye dua ettim. Gitmesine izin verdim o da gitti.... 08/09/2009

3 Haziran 2012 Pazar

"KARMA" Bana Borçlusun Bilesin İstedim...

"My name is Earl" u izlerken tanıştım karma'yla, dalga geçerken geçerken bir yerden sonra nasıl oluyorsa bu ruhsal akımlar sizi de sarmaya başlıyor. Yok evren -me'den -ma'dan anlamazmış, mesela saçlarım dökülmesin dersen evren "me"yi atıverir saçların dökülüverirmiş, yok iylik yapan iylik bulurmuş, kötülük yaparsan karma sana hemen fatura'nı yollarmış, negatif enerji verirsen insanlar enerji'ye kanca atar kavga çıkarmış ve daha neler neler...

Duya duya bir süre sonra ya doğruysa şimdi yok yere başıma bişi gelmesin diye dikkat etmeye başlıyorsun. "Karma" hakkındaki hikayeler "hıdırellez" efsanelerini geçti. Yok efendim hıdırellez'de çöpten adamın ayağını kısa yapmış, kocası aksak yürüyormuş falan filan...

Ama geçenlerde fark ettim ki bu "karma" hep tek yönlü çalışıyor, nerede negatif bir şey var hemen gerçekleşiyor aklına gelen başına geliyor ama güzel şeylere bir dönüş yok. Oturdum hesapladım bu güne kadar toplamda 4 kişi'yi işe soktum, 2 kişi'yi evlendirdim, 1 kişi'ye iş kurdurdum. Gerçi iş kurmayıp maaşlı çalışsaydı daha mı mutlu olurdu hala emin değilim. Hani benim dönüşüm, karmacım nerelerdesin? Ufak tefek iyi etkilerimi hesaplamıyorum bile direkt büyük iyiliklerden girdim konuya. Şu ana kadar hayatımda sadece 1 kere iş konusunda arkadaşım yardım etti onun dışında hep kendi yağımızla kavruluyoruz. 7'ye 1, karmacım senden 6 dilek hakkım var. Elim ayağım tutarken bana ne kıyak geçeceksen geç artık.

Cehalet mutluluktur, akışına bırak,uçan ok durmaktadır, aynı su'da iki kere yıkanamazsın gibi atasözleriyle ilerleme'ye karar verdim. Yoksa her duyduğum negatif şeyi hemen hayatıma adapte etme pardon çekme (çekim yasası) gücüne sahibim. Merkür retrosu diye bir şey okudum, o hafta en üst kat bir daire'de balkon'da oturuken inşaat kalası düştü, milimle sıyırdı. Öyle fantastik!

Hep Batı'nın oyunu bunlar, yada Amerika'nın. Tabi karmacım bana bir süpriz yapar süper haberler alırsam anında çark edip "karma forever" diye bir dövme bile yaptırabilirim o ayrı...

P.S. Aaa o sözü Herakleitos söyledi Atasözü değil diyorsan, Herakleitos İyonya'lı olup benim öz be öz atamdır. Yaaaa n'oldu çok bilmiş :))

Anafikir: Hepimize hiçbirşey beklemeden liman'a oturmuş gelgit'i izleyen adam huzur'u diliyorum. Ne de olsa hayat'ta bir gelgit değilmidir sayın konuklarım ?

http://www.youtube.com/watch?v=rd3rA89VhtA&feature=youtube_gdata_player