14 Kasım 2011 Pazartesi

sessizlik....

Sessizlik.... Tam bir sessizlik.. Kendi düşüncelerinin sesini duyabilmek için ihtiyacın olan şey. Gün içindeki gürültü patırtıdan uzak.. Herkesin sustugu zaman ancak duyabildiğin en dürüst sesi, hatta fısıltıyı duyabilmek için ihtiyacın olan şey. Sana cevapları vermesini umduğun ama bir türlü dinlemek istemediğin iç sesin. Belkide görmek istemediğin şeyleri göstermesinden korktuğun ya da dediklerini yapması cesaret istediği için kaçtığın ama en ufak bir sessizlik anında yakana yapışıveren iç sesin.

Bazı insanların sarhoş olmadan uyuyamamasının, yalnız kalmaktan ölümüne korkmalarının, sırf evde ses olsun diye tv'yi açmalarının belkide baş nedeni. Kendi kendiğimize kaldığımız anlardan korkmak.. Çok saçma ama var işte.. Kendi adıma ben korkmuyorum ama kendiyle başbaşa kalmamak için çok saçma şeyler yapan arkadaşlarım var ve bu yazıyı onlara itaf ediyorum.

Ben korkmuyorum da herşeyi çözdüm, iç sesim ne derse dinleyip onu mu yapıyorum? Tabiki hayır, çünkü onun dediklerini yapmak cesaret ister ve ben bazı zamanlar statükocuyumdur. Biraz afili oldu bu cümle, daha doğrusu yemiyor olacaktı. Kendisini bazen hayal perest buluyorum. Sizinkini bilmiyorum ama benimkinin "İşe gidiyorum diye evden çık, kapağı güney amerika'ya at" demişliği bile vardır. Böyle bir iç sesi nasıl dinleyeyim ki? Kendisinin zoruyla ispanyolcaya başladım, muhtemelen bir ara güney amerika'ya da gider 1-2 hafta takılırım o kadar. Yani kendisini dikkate alıyorum ama mantığımın da bir sabrı var. Başlarım iç sese, az yede para biriktir diye isyan bayrağını çekerse iç savaş çıkar, hepten bölünürüz.

Bildiğim tek şey gecenin sessizliğini çok sevdiğim.. Kendimle başbaşa kaldığım, dışarıyı dinlemeyi brakıp kendimi dinlediğim, bir yerden sonra kendimi dinlemeyi bile bırakıp sessizliği dinlediğim güzel geceler.. İyiki varsınız...