Çok sevdiğim bir arkadaşım İbiza'da çalışmaya başlayınca bende bu fırsatı kaçırmayıp yolculuk planları yapmaya başladım, evde konaklama imkanı bulduğum için oteller hakkında bir bilgi veremeyeceğim. İbizaya gelmek icinse valencia, barcelona ve mallorcadan kalkan gemileri veya havayolu sirketlerinden birini tercih etmeniz gerekiyor. Ada doğasıyla tam bir akdenizli. Bizim pek de yabancı olmadığımız çam ağaçlı yollar arasında irili ufaklı koylar yer alıyor. Zaten adanın eski isimlerinden “Pitiusa” çam ağaçlarıyla kaplı demekmiş. Ada'nın en büyük şehri kendisiyle aynı adı taşıyan "İbiza"şehri. Dünyaca ünlü gece klübü "Pascha" da burada yer alıyor, bir diger önemli gece klübüyse "Amnesia". Klüplerde hemen hemen ne ararsanız var, isterseniz gün ağarana kadar Tiesto, David Guetta gibi unlu dj leri dinlersiniz, ya da Brezilya karnaval gruplarından, köpük partilerine kadar aklınıza gelebilecek çeşit çeşit partilerden birine katılırsınız. Peki bütün bunlardan nasıl haberiniz olacak ? Bütün ada bilboardlar ve parti afişleriyle donatılmış ve bence kuşatılmış durumda o yüzden İbiza'ya adım atıp da partilrden haberdar olmama şansınız yok.
Bilboardlardan öğrenemeyeceğiniz kısma gelirsek, İbiza akdenizdeki egemenlik savasının ortasında kalmış bir adacıkmış, ilk önce kartacalılar gelmiş, sonra romalılar, derken 9.yy'da araplar gelmiş ada'ya. Araplar öyle geldikleri gibi de gitmemişler ada'yı 400 sene kadar kontrolleri altında tutmuşlar. Katalanlar ada'yı 8.08.1235'de araplardan geri almışlar ve bugün hala ağustos ayının ilk haftasında ada'nın en önemli festivali kutlanıyor. Ben tamda festival zamanı adadaydım ve ücretsiz konserlerden faydalanıp ispanyolların "Guapa!!" nidaları eşliğinde "Diana Navarro"yu dinledim. İbiza haricinde adada bulunan bütün şehirler azizlerin isimlerinden oluşuyor "santa" ile başlıyor. Eeee 400 yılın etkisini silmek için bütün azizleri adaya çağırmak gerek ne de olsa.. Zaten ada'daki camiyide yıkıp yerine katedral inşa etmişler. Arap etkisinin bugün hala ev mimarisinde, geleneksel kıyafetlerde ve müzikde görülebildiği söyleniyor. Ama en çokda adada konusulan “ibienko” lehçesi arapçadan etkilenmiş. Benim gorebildiğim tek arap etkisiyse İbiza’ya “elektronik müziğin mekkesi” denmesi ve en bir başka ünlü klüp “Eden” in arap saraylarını andıran mimarisi.
Ben en çok koylarını sevdim. İrili ufakli 56 kadar koy varmış. Bazı koyların tepe noktalarında ise tek başına duran kale surları var, önce herhalde kale duvarları yıkıldı kuleler kaldı diye düşünmüştüm ama bunların korsan gözetleme kuleleri olduğunu öğrendim. Bir kuleden yakılan ateşi diğer kule görebiliyor ve böylece bir saldırı halinde kulelerde yanan ateşi gören halk kliselere saklanıyor. Çok heycanlı!!
Hippie Market / Benirras |
Hippie Market / Benirras |
cafe del mar'ın önündeki kayalık |
Gecelerin adeta kutsal olduğu bir yerde gün batımı'da bir ritüel. Bu ritüel'in de bir markası var ki o da “San Antonio” daki Café del mar. Cafe del mar'dan günbatımını izzlemke o kadar moda'ki buraya gün batımı turları düzenleniyor. Aslında cafe'ye oturmasan da aynı gün batımı cafe'nin önündeki kayalıklardan izleneyebiliryorsun. Tabi marketten bir şişe sangria almak şartıyla. Ufuk çizgisinde kaybolana kadar guneş ışıklarının gokyuzunu boyadığı renklerle yavaş yavaş aksam olurken yudumladığım sangria’nın tadı hala damağımda. Harika olan sangriamıydı yoksa gün batımımı bilemedim.
İbiza’yı dünyanın en iyi açık hava diskosu olarak görenlerin görmediği diğer yerde "Dalt Ville" nam-ı diğer "Yüksek şehir". Kalenin surları arasında kalan, kaleyi gezerken kendinizi daracık sokaklarda bulduğunuz, daracık sokaklarda dolasırken bir anda kalenin surlarına çıkıverdiğiniz içiçe geçmiş bir bölge. Bembeyaz kerpiç evleri ve her köşeyi döndüğünde seni karşılayan ayrı bir sokak manzarasıyla sokakların içinde kaybolmak istiyor insan. Bir süre sonra harita'yı bir kenara bırakıp sokağın ucundan bakan bir merdiven yada yan taraftaki davetkar bir sokağa kapılıp gitmek istiyorsun. Zaten davetkar sokakların büyüsü olmadan bir kenti dolaşmak nedir ki... Her kayboluşun sonunda güzel bir kafe ya da ufak bir lokanta keşfedilmeyi bekler. Bir nevi savaş ganimeti.. İbiza'daki savaş ganimeti'de "cafe bonbon".Bardagın alt tarafında yogunlaştırılmış süt ve üzerine konulan espresso ile hazırlanıyor.
Benim gibi gezme arsızıysanız ve eee bu koylar bitti şimdi ne yapmalı diye düşünüyorsanız gitmeniz gereken yer "Formentera" adası. Formentera’ya normal feribot ile gidip dönebilrisiniz ama ben katamaranlarla yapılan turlardan aldım. Katamaran teknelere oranla daha keyifli ve tur içinde uğradıkları koylar akdeniz den çok karayiplere, maldivlere benziyor. Tatil'in engüzel deneyimlerinden biriydi. Gene olsa gene yaparım ve hatta keşke gene olsa da yapsam.. Ne de olsa yağmurlu bir günün ertesinde deniz'i özleyerek yazıyorum bu satırları...
cafe bonbon |
İbiza’yı dünyanın en iyi açık hava diskosu olarak görenlerin görmediği diğer yerde "Dalt Ville" nam-ı diğer "Yüksek şehir". Kalenin surları arasında kalan, kaleyi gezerken kendinizi daracık sokaklarda bulduğunuz, daracık sokaklarda dolasırken bir anda kalenin surlarına çıkıverdiğiniz içiçe geçmiş bir bölge. Bembeyaz kerpiç evleri ve her köşeyi döndüğünde seni karşılayan ayrı bir sokak manzarasıyla sokakların içinde kaybolmak istiyor insan. Bir süre sonra harita'yı bir kenara bırakıp sokağın ucundan bakan bir merdiven yada yan taraftaki davetkar bir sokağa kapılıp gitmek istiyorsun. Zaten davetkar sokakların büyüsü olmadan bir kenti dolaşmak nedir ki... Her kayboluşun sonunda güzel bir kafe ya da ufak bir lokanta keşfedilmeyi bekler. Bir nevi savaş ganimeti.. İbiza'daki savaş ganimeti'de "cafe bonbon".Bardagın alt tarafında yogunlaştırılmış süt ve üzerine konulan espresso ile hazırlanıyor.
Benim gibi gezme arsızıysanız ve eee bu koylar bitti şimdi ne yapmalı diye düşünüyorsanız gitmeniz gereken yer "Formentera" adası. Formentera’ya normal feribot ile gidip dönebilrisiniz ama ben katamaranlarla yapılan turlardan aldım. Katamaran teknelere oranla daha keyifli ve tur içinde uğradıkları koylar akdeniz den çok karayiplere, maldivlere benziyor. Tatil'in engüzel deneyimlerinden biriydi. Gene olsa gene yaparım ve hatta keşke gene olsa da yapsam.. Ne de olsa yağmurlu bir günün ertesinde deniz'i özleyerek yazıyorum bu satırları...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder