20 Nisan 2011 Çarşamba

nostaljiklestiremediklerimizlerimizdenmisiniz?!?

Bir süredir telefonumu, telefon defterimi, evimi ve sevgilimi ve dahi arkadaslarımın bir kısmını revize ettikten sonra eski kelimesiyle başlayan cümleler kurmadan, her şeye yeniden başlayan bir insanın ruh haliyle mutlu mesut yuvarlanıp gidiyordum ki... Vakti zamaninin bir iyi arkadasının bana aldığı ilk mail adresimdeki mailleri temizlemeye karar verene kadar. Gene vaktin bir zamaninda o mail adresiyle üye olduğum bir siteye işim düşünce farkında olmadan mayınlı bölgeye girmiş oldum.

Galiba eski mail adreslerini 5 sene de bir külliyen kapatmak gerek, küflenmiş peynir gibi zehirli hale geliyorlar zaman içinde. Içinde neler yoktu ki; Ilk girdiğim işe yaptığım başvuru yazışmaları, arkadaşlarıma attığım günün nasıl geçiyor konulu mailler, uzaklardan gelen güzel mailler, uzun bir tatilden sevgilime attığım mailler, bir de mail üstünden kavga etmişiz ki.. Çocuğu ergenliğe gireceklere ders diye okutmak gerek.

Bir kızılderili atasözü der ki: "Kendini büyümemiş sanan insan evladı eski kendisini karşısında görünce anlarmış büyüdüğünü." Baş kahramanı "Peter Pan" olan, çevre ve civar köylerden gelen "ay sen de hiç değismiyorsun" gazlarıyla kendini avutan, kız arkadaşlarından yıllarca azcık daha büyük ve olgun davranması konusunda öğütler dinleyen insan evladı bir günde büyüdüğünü fark edince ne yapar? A. vurur kafayı mışıl mışıl uyur B.nüfus kağıdını erkek arkadaşının cebine sokuşturur vakti geldi diye C. ev yapımı vişne likörünü alıp film izler. Ben genelde son seçeneği seçerim, kendini sona atılmış hissetmesin, önemli hissetsin diye. Ama vişne likörü bile içime sinsice sızan nostalji hastalığından beni koruyamadı. Bir durgunlaşma, bir eski şarkıları bulup dinleme, bir keyifsizlik...Literaturde Nostaljikus denilen bu hastalık önemsiz gibi görünse de insanı derinlerden etkileme kabiliyetine sahiptir ve bir kaç gün ya da bir kaç ay sürebilir. Neyse ki cuma çıkacağım tatilin çabuk atlatmamı sağlayacağını umuyorum.

Bir de bunun kalıcı olanları vardır ki ruh halleri bulaşıcıdır. Ne zaman eski bir şarkı duysanız aynı hisleri hissediyorsanız, those were the days'i dinlerken duygulanıyorsanız ya da hep aynı kitapçı'ya, bakkal'a gitme eğilimindeyseniz.. hem de aynı masa'ya oturuyorsanız her firsatta, siz de Nostaljikus'dan muzdarip olabilirsiniz. Semptomlar yıllar içinde hafiflese de ufak bir tetiklemeyle hastalık tekrarlayabilir.

Bir yandan üniversite de cok dinlediğim duygu dolu bir sarkıyı dinliyorum, şöyle damardan nostalji, çivi çivi'yi söker belki.. Ama bu eski şarki da iyi gelmedi. Sanırım o zamanlar bir kelimeye bile bir çok anlam yükleyebilen, gereksiz yere duygusallaşan, yaptığı şeylerden deli gibi keyif alan, gülmekten kanepelerden yuvarlanan, sabaha kadar dans eden, arkadasları için fizana gidebilen ve ruh eşini bulduğunu sanabilen insanin geri gelmeyecegini fark ettirdi. Tanıdığı herkes işe gidince bir sabah işe gitmek için evden çıkmıştı ve bir daha geri gelmemişti. Aslında gidişini hiç umursamamıştım, çok çalışıp bana para getirdiği sürece çok da umrumda değildi nereye gittiği. Peki neden şimdi bu eksiklik duygusu.. İşte hep nostaljikus'un yan etkileri.

Tamam peki o zaman elimizde ne var ona bakalım desek. Çünkü ben analitik düşünme egitimi aldım ve bunu bir yerde kullanıp böbürlenmek istiyorum. Analitik olarak: Gecmişte yaptığım güzel şeyleri nostalji hastalığına kurban verip es geçtikten sonra elimde gelecek günlerim kalıyor. Şu an gazı kaçmış cola gibi hissetmesem bu yeterli olurdu ama o işe gidip dönmeyen aklı beş karış havada kızın enerjisine ihtiyacim var malesef. Ben bu kadar büyümüşsem 20li yaşlarında olgunluklarıyla nam salan akıllı oturaklı olanlar, siz nasıl hissediyorsunuz ki? Hem beni yanlış değerlendirmişsiniz ben de büyürmüşüm, herkesle aynı yoldan ilerliyormuşum. Sadece belki biraz geriden geliyormuşum.. Amatör değil profesyoneliz hepimiz ne de olsa...

Hiç yorum yok: