25 Temmuz 2015 Cumartesi

Likör karınca kahve

Hersene oldugu gibi likör yapmak isteyen masum şehirli ve arkadaşı fişneleri almışlardı ama arkadaş kendisine likör yapacak şişe almamıştı. Masum şehirli gel beraber bre berber benim şişede yapalım ikisini de sonra böleriz dedi...

Fişneleri şişeye tıka basa yerleştirdiklerinde herşeyden habersiz çok mutluydular...esas kızımızın likörü ara ara karıştırması gerekiyordu ama tıkabasa dolu şişeyi her sallamaya kalktığında biraz likör sızıyordu. Bu arada "Tukabasa Tıkabasa" ne güzel bi suşi lokantası olur diye düşündü güzel kız. Şimdi esas kız dedik ya güzel olacak tabi ki...

Kız şişeyi karıştırdıkça ışık yılı uzaktaki bir gezegende yaşayan karınca ailesi şişeden sızan likörün misk kokusunu aldı. Evet liköre misk bile koymuştum :) Misk kokusundan deliye dönen karınca padişahı tüm ülkesini yollara düşürdü. Yolculukları tam bir ay sürdü... Bir ay boyunca girmedikleri mutfak, deşmedikleri kiler kalmamıştı... Misk kokusunu takip ede ede sonunda bir kulenin tepesinde güzel bir balkona ulaştılar.

Güzel kızın arkadaşına bir şişe al bölelim şu likörü dediğinin birinci ayında işten eve geldi ve....

Artık karınca padişahı ve ailesi onun balkonuna taşınmıştı. Hadi bir tek çekirdek aile gelmiş olsa kız onlara iyi davranır balkonda hergün beslerdi bile ama 7000 sülalesini de yanında getirmişti! O kadar çok karıncayı bir arada görünce bir kapatıp açmak gerekti kızı. Sonra likörünü paylaşmamaya karar verdi ve...

Bu kısım +18 şiddet sahneleri içeriyor...

Başladı karıncaları önce suyla boğmaya... Sonra bir devin resmini gösterdi sizi ezer diye tehdit etti... Olmadı devi arayıp Kadir inanır ses tonuyla "kaybolun uleyynnnn! demesini isteyecekti ki karıncalar kayboldu...

En azından o öyle sandı... Ta ki çok iyi kalpli bir sivrisinek onun bütün kanını emip uyandırıncaya kadar... Biraz daha su içip kan yaparak sivrisinek dostunu beslemek için mutfağa gitmişti ki....

7000 karınca başlarında Mahmut Tuncer mutfak tezgahında halay çekiyor! Daha sabah öldürmüştüm sizi... Daha helva yiyeceğidik dediyse de dinlemediler... O zaman dans dediler...

Son çare annemizin çamaşır suyunu üzerlerine döküp, karete kit'ten öğrendiğim yıka parlat taktiğiyle karıncaların kabasını aldım. Kalan sülalerinin soyuna nasıl kibrit suyu dökerim diye düşünürken evreka! Yok Google... Ben Arama motoru yapsam adını evreka koyardım aslında. Ulu Google bunlar dedi kahve dedi hiç sevmez dedi al dedi git dedi sen şunu balkona dök dedi...

Kaptım Halis Türk kahvesini balkona vuduu büyüsü yapmaya.. Filmlerden ne gördüysem artık yuvarlaklar üçgenler falan balkona bir şekil yaptım. Sonra tabi bilinç altı fora izleyemediğim tüm korku filmi jenerikleri geçti kafamdan derken sen elektrikler çat diye git... Ya bir kere de teker teker gelin... Hemen bir çakma korku filmi modu... Revenge of The ants turkish stayla...

O değil de komşu balkonlara şeker döksem benden giderler mi acaba? Ne cani ne pismişim ben...

Hiç yorum yok: