5 Aralık 2013 Perşembe

Bugün bilgelik için ne attın?





Ben ve kırmızı koltuğum 10yıldır ayrılmaz ikiliydik ama ne kadar ayrılmaz olduğumuzun farkında bile değilmişim. Bir gün bir arkadasım atsana artık şunu dedi ve evimdeki en eski eşya olmasına rağmen atmayı hiç ama hiç aklımdan geçirmediğimi farkettim. 

On yıl öncesine bakıyorum da; kırmızı koltuk hariç hayatımda hemen hemen hiç bir şey aynı değil. Yaşadığım yer, yakın arkadaşlarım, sevdiğim adam, 24 saatimi dolduran ne varsa değişmiş ama günde ortalama 2 saat üstünde oturduğum koltuk aynı.  Günde ortalama iki saat, haftada 14 saat, ayda 60 saat, yılda 730 saat, ve kendisiyle ayrılmayı bir kez bile düşünmeden geçen 10 yılda 7300 saat...  Bana sorsan on yılda bende çok değiştim ama hepsi hikayeymiş. Daha koltuğunu bile değiştiremeyen birisi ne kadar değişmiş olabilir ki. Geçmişine sıkı sıkıya bağlanmak bedava Herkese akıl verip bol keseden atıp tutmanın zevki paha biçilemez

Ve kesin kararımı verdim... O koltuk atılacak.  ilk is olarak  akşam gittim koltukta uyudum! Şu bilinç altı çok ilginç bir alet. Neye kime ne kadar bağlandığımızı bazen fark bile etmiyoruz. Hep aynı masada otururken, hep aynı bardaktan su içerken, hep aynı rutini tekrarlarken rutinlerimizin hayatımızın çapaları oldukları gerçeği kaçıyor gözümüzden. Ve gerçekten birşeylerin değişmesini istiyorsan önce çapaları çıkartman gerek.

Zaten ters giden şeyler için suçlu arayan zihin hemen onca yıllık emektarı hedef tahtasına koyuverdi. Hayatımda olmasını istediğim ne kadar yenilik varsa hepsinin engelleyicisi kendisiydi. Don quichot'u çok severdim küçükken, hemen kırmızı koltuk yeldeğirmeni bende şövalye oluverdim. Hay benim hayal gücüme...

Sanıyoruzki bir karar verince herşey bir anda rayına giriverecek Karar verdim ama arıyorum tarıyorum yerine koyacak koltuk bulamıyorum, bir ay oldu her yana baktım. Koca  dünya'da bir evlenmeyi isteyeceğim adam iki almayı isteyeceğim koltuk daha üretilmemiş. Sonunda Bilge birisi sen onu at, yeri boş kalsın o zaman bulursun dedi. O da mantıklı,  yeri dolu olan birşeyin üstüne yeni birşey koyamıyorumdur belki. Bu seferde koltuğu almak isteyen kimseyi bulamadım, şaka gibi... Bedava vereceğim temizlikçi almadı, kapıcı almadı, derneğe vermek istedim araba tutup sizin getirmeniz gerek dediler... Yaklaşık iki ay oldu ve ben hala koltuğu atamıyorum. Bir türlü ayrılamayan çiftler gibi evde var olması bile sinirimi bozuyor ama gidip gidip köşeme gömülüyorum, kalkamıyorum hala. Lanet olsun içimdeki koltuk sevdasına. Meğer ne takıntılı ne manyak birisiymişim.  Apartmanda yangın çıkmışken çantasını toplayıp arkasına bile bakmadan tatile gidebilen birisi için çok şaşırtıcı. Tatil boyunca eve ne oldu merak bile etmemiştim, B planım "ev yandıysa arkadaşımda kalırımdı".

Sonunda bir cuma sabahı tam bütün sinirlerim yerinden oynamıştı ki gerçekten aynı eve dönmek istemedim. Suçlu koltuğun cezası tez kesilmeliydi. Öğle tatilinde bininci kere mobilya bakarken her nasılsa bu sefer işe yakın bir yer buldum ve adamlar aynı gün oradaki koltuğu gönderip benimkini almayı kabul ettile.r Hep derler ya birşeyin olması için istemek yetmez gerçekten istemek gerekir diye, meğer gerçekten istemek dedikleri canına tak etmesiymiş...

Sonra bir yerde şu sözü gördüm ve kendime soruyorum; "Bugün bilgelik için ne attın?" 

                                          Throw it away..... Abbey Lincoln






Hiç yorum yok: